Cihat etmenin farz olduğunu öğrenince oldukça sıkıntılandım ve endişe duydum. Çünkü bizler her an düşmanla karşılaşmıyor ve savaşmıyoruz. Bu durumda farz olan cihadı nasıl gerçekleştireceğiz? Sadece elde kılıç veya tüfekle düşman karşısında savaşarak mı yapılır cihat? Merak ettim araştırdım. Ulaştığım sonuç itibariyle cihat konusunda büyük ölçüde eksik ve yanlış bir kanaat içinde olduğumuzu anladım.

Buna göre; cihat sadece bildiğimiz gibi bir savaştan ibaret değil. O Allah yolunda her türlü gayretin genel adıdır ve aynı zamanda da Allah’a giden yoldaki engelleri kaldırmaktır. O halde cihadın çeşitleri vardır. Öncelikle “Gerçek mücahit nefsiyle cihat edendir.” hadis-i şerifinde bahsedildiği gibi bize Allah yolunda en büyük engel olan nefsimizin aşırı hırs ve isteklerine gem vurmak, onu böylece terbiye etmek Resulullah tarafından “Büyük cihat” olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla her mümin için her an yapılması tavsiye edilmektedir.

Bir başka hadiste ise “Cihadın en efdali zalim sultan karşısında hakikati söylemektir.” buyuruluyor. O halde burada hak olanın ne olursa olsun her şart ve ortamda söylenmesi de üstün cihat olarak kabul edilmektedir. Bu sözler cihadın gerektiğinde sözle de yapılabileceğini ortaya koymaktadır. Resulullah (SAV) efendimizin sahabesi arasında iki şair varmış, onlar kafirlere karşı şiir söyleyerek cihat ederlermiş. Bunlardan biri olan Hassan bin Sabit şiiriyle kafirleri sustururmuş.

Allah yolunda çalışma ve gayret demek olan cihat, bu açıklamalara göre; demek ki farklı yollarla da yapılabiliyormuş. Hucurat Suresi 15. ayette “Gerçek müminler, ancak Allah ve Resulüne iman ettikten sonra, asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenlerdir.” buyuruluyor. Burada açıkça görülüyor ki, sadece canlarla değil, mallarla da cihat edilebilir ve bu çok önemlidir.

Tabii ki cihat eden için mükellefiyet insandan insana değişmektedir. Varlıklı insanlar için cihat ne zekat vermek, ne de cami yaptırmak değildir. Bugünün cihadı Müslümanların ihtiyacı neyse ona dönük olmalıdır. Günümüz Müslümanlarının en büyük sorunu gençliğimizdir. Onları tanımayıp anlamayınca kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Gençler maddi zorluklar içinde farklı din veya dinsizlik mensupları tarafından avlanırken, gençlerin etkilendiği alanlarda alternatif çözümler üretmek gibi çalışmalar oldukça önem kazanmaktadır. Yani kısaca insana yatırım yapılmalıdır.

Bir iş adamı olarak sıklıkla düşünmekteyim, “Ben bir Müslüman olarak kapitalist olabilir miyim?” diye. Bu asla mümkün değil. Müslüman iş adamının kapitalizme karşı İslami bir tavrı olmalıdır. İşte bu tavır farkı cihattadır. Kapitalist sürekli zenginliğini ve sermayesini arttırma çabasındadır. Ona göre kazanç sadece dünyadadır ve bunun için de her yol mubahtır. Müslüman ise hem dünyayı, hem de ahireti düşünerek her ikisi için de yatırım yapar. Kazandığının bir kısmı ile (bu genellikle kârının 1/3’ü kadardır) Allah yoluna yatırır. Bugün bu, gençlere destek, İslamî açıdan gerekli projeleri hayata geçirmek, mağdur kişilere yardım gibi farklı şekillerde olabilir. Ama bu çaba aktif olmalıdır.

Bir hikâyede bir Hintli sokakta uzanmış yatan köpeğinin başında ağlıyormuş. Sormuşlar “Niçin ağlıyorsun?” diye. Hintli “Köpeğim açlıktan ölüyor da ondan” diye cevap vermiş. Bunun üzerine soran kişi “İyi de yanında pek çok yiyecek var, versene” deyince Hintli bu defa “Ama ağlamak daha kolay” demiş. Bu hikâyedeki gibi; sadece ağlamak, sadece yasaksavar yardımlarla bir yere ulaşmamız mümkün değildir. Gece namazlarımız, haftalık oruçlarımız da bizi kurtaramaz. Çünkü Allah yolunda cihat etmeden, kapitalist bakış açısına sahip olup da Müslüman kalmak mümkün değildir.

Oturduğumuz yerden gençleri tenkit ederek “Onlar bozuldu. Ne olacak bu gençliğin hali? Sosyal medya rezil, TV’ler, filmler berbat, çocuklarımız bozuluyor” diye sızlanmakla da iş bitmiyor. Türkiye’de Varlıklı Müslümanlar bu olanlara el atsa karşılarında duracak güç yoktur inanın. Bakın o zaman yetenekli gençler nasıl coşuyor ve mükemmel sanatçılar, inançlı doktorlar, hak peşinde koşan hukukçular, vatanperver insanlar oluyorlar. Yeter ki onların ellerinden tutulsun ve yeter ki onları kafire, haine, münafıka kaptırmayalım. Bu yüzden bugün varlıklı insanlarımız için asıl cihat bence budur.

Kısacası herkes Allah’ın kendisine bahşettiği farklı gücü ve yeteneği nispetinde sorumludur ve ancak elindekiyle cihat yapmalıdır. Parası olan parasıyla, bedenî gücü olan bedeniyle, ilim sahipleri ilimleriyle. Elde edilen zenginliğin şükrü ancak böyle olur, hesabı da ancak bu şekilde verilir. Savaşta çarpışarak ölmeye gerek yok, bu cihadı gerçekleştirenler yaşayan şehitler olarak nitelendirilmektedir. İslam dünyasının kurtuluşu da işte bu zihniyettedir.

Allah bütün müminlerin basiretini ve ferasetini arttırsın.

Kaynak: www.habermemleket.com

10 Aralık 2021